USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

CARANEYN, BACA, KAPI, SANDIK VE BELEDİYE!

28-06-2024

(Yerel Gündem Korkuteli)
Sizlere iki hikaye nakledeceğim. Birincisi Mustafa Yazıcı @myzccc'dan... İkincisi ise Ahmet Şerif İzgören'in "Avucunuzdaki Kelebek" isimli bir kitabından...
Sayın Mustafa Yazıcı'nın, X hesabından yayınladığı hikaye, bizim mahellede bazılarınca bilinen bir hikayedir. Ancak içinde barındırdığı hikmetler ve dersler açısından değerlendirdiğimizde, akıl sahibi herkesin duyması gereken bir kıssa olduğunu söylemek sadece malumu ilan olabilir.
Başlayalım öyleyse;
"İslam felsefesinde mantık ilminin tarifini yapan müthiş bir hikâye vardır;
Genç bir adam, büyük âlimlerden birini ziyaret ederek, İslam’ın tüm inceliklerini öğrenme isteğini dile getirir;
Âlim sorar: “Arapça biliyor musunuz?”
“Evet” der istekli öğrenci… 
“Peki, İngilizce, Fransızca?”
“Evet”
“Peki İslam felsefesini biliyor musunuz?”
“Hayır, ama endişelenmeyin… Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe okudum.
Harvard üniversitesinde Aristo ve Sokrates mantığı üzerine doktora yaptım.
Şimdi de İslam felsefesi üzerine çalışarak eğitimimi tamamlamak istiyorum.”
Âlim, delikanlının İslam felsefesini öğrenmeye henüz hazır olmadığını söyler.
“Ancak” diye ekler… “Mantık konusunda sizi sınayabilirim.
Eğer sınavı geçerseniz, size İslam felsefesini öğretirim.”
İki parmağını kaldırır: “İki hırsız bacadan süzülerek bir eve girer. İçeri girdiklerinde birinin yüzü temiz, diğerinin kirlidir… Sence hangisi yüzünü siler?”
“Kirli olan” der delikanlı heyecanla…
“Yanlış. Basit bir mantık. Yüzü kirli olan, temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu düşünür. Yüzü temiz olan ise, kirli olanı görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu düşünür. Yani yüzünü silen yüzü temiz olandır…”
Delikanlı çok etkilenir…
“Çok akıllıca, ama beni bir daha sınayın” der.
Âlim soruyu tekrarlar.
Delikanlı, “Yüzü temiz olanın yüzünü sildiğini zaten söylediniz”der.
“Yine yanlış” der âlim…
“Mantık çok basit… Yüzü kirli olan temiz olanı görür ve kendi yüzünün de temiz olduğunu sanır. Yüzü temiz olan, kirli olanı görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu sanır. Kirli yüzlü adam, temiz olanın yüzünü sildiğini görünce, o da yüzünü siler…”
Delikanlı, “Bu da akıllıca” der… “Hiç düşünmemiştim… Ama beni bir kez daha sınamanızı istiyorum...”
Âlim, aynı soruyu tekrar sorar.
Delikanlı bu kez uyanık davranır: “İkisi de yüzünü siler…”
“Yine yanlış” der âlim…”
İkisi de yüzünü silmez.
Mantık basit: Yüzü kirli olan, temiz olana bakar ve kendi yüzünün temiz olduğunu sanır. Yüzü temiz olan ise arkadaşının kirli yüzünü görür ve kendi yüzünün de kirli olduğunu sanır. Ancak, yüzü temiz olan, yüzü kirli olanının yüzünü silmediğini görünce o da yüzünü silmez.
Dolayısıyla ikisi de yüzünü silmez…”
Delikanlı umutsuz bir halde, “Ben İslam felsefesini ve mantığını öğrenecek niteliklere sahibim” der… “Beni son kez sınayın…”
Âlim aynı soruyu sorar… Delikanlı, “İkisi de yüzünü silmez” der.
“Yanlış” der âlim.
“İslam felsefesini anlayamadığınızın artık farkında mısınız?
Bu işin bu kadar kolay olmadığının? Aynı bacadan giren iki adamın birinin yüzü temiz, diğerinin yüzü kirli olabilir mi?”
İkinci hikayemize gelince, kısaca anlatayım:
Geçmiş zamanların birinde iki kız kardeş varmış. Ama kızlar çok zeki imiş. Öyle ki okuldaki ve çevrelerindeki tüm bilgiler onlar için yetersiz gelmeye başlamış. Bu durumdan rahatsız olan anneleri onları, yine aynı beldede ama biraz uzak bir yerde yaşayan yaşlı ama gözleri görmeyen alim bir şahsa götürmeye karar vermiş.
Kızlar bilge adamla karşılaşınca peşpeşe sorular sormuşlar ve aldıkları cevaplarla mutlu günler geçirmişler.
Durumdan memnun olan anne yaşlı alimden izin alarak kızların bir müddet daha yanlarında kalmalarını sağlamış. 
Ama bir müddet sonra kızlar bu durumdan da rahatsız olmaya başlamışlar. Düşünmüşler, sonunda bu adamın da bilemeyeceği bir soru bulmaya karar vermşler. 
Kızlardan biri "buldum" demiş... Bahçeden bir kelebek yakalayacağım. Avumun içine alacağım. Yaşlı alime soracağım. Avucumdaki kelebek canlı mı değil mi? Canlı derse avumu sıkıp öldüreceğim ve avucumu açacağım.  Canlı değil derse avucumu açarak kelebeğin canlı olduğunu göstereceğim.
Dedikleri yapar kızlar, yaşlı ve gözleri görmeyen adama avuçlarındaki kelebeğin canlı mı cansız mı olduğunu sorarlar:
Yaşlı adam soru karşısında uzunca bir düşünme süresi geçirir ve derki:
"Her şey avucunuzun içinde, parmaklarınızın ucunda."
Bunca hikayeden sonra, sanıyorum ki soru sorma hakkı bize de doğdu:
1) CARANEYN, BELEDİYEYE BACADAN MI GİRDİ, SANDIKTAN ÇIKIP KAPIDAN MI GİRDİ?
a) BACADAN GİRDİLERSE HANGİSİNİN YÜZÜ KİRLİDİR.
B) SANDIKTAN ÇIKIP KAPIDAN GİRDİLERSE HANGİSİNİN YÜZÜ TEMİZDİR?
2) CARANEYN, BAŞKAN MIDIR? DEĞİL MİDİR?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?