Feramuz ERDİN yazdı
İngiltere’de bulunan İslam ve diğer mensubu çok olan dinlerin liderleri ise Kral III. Charles’ın taç giyme törenine sadece davetli olarak katılıyor. Gizli aşkı Camilla’ya ancak yıllar sonra kavuşabilen Charles, gizli dini olduğu iddia edilen İslam’a acaba ne zaman kavuşacak?
“CHARLES’IN ASIL İSMİ HÜSEYİN”
Bundan yıllar önce yatılı okulda okurken bazı muhafazakâr arkadaşlarımız bize, İngiltere Prensi Charles’ın aslında Müslüman olduğunu, pozisyonu gereği bunu açıklayamadığını ama dinini gizli gizli yaşadığını gururla anlatırdı.
Daha sonra bu söylemin çeşitli kanaat önderleri tarafından da dile getirildiğine denk geldik. İngiltere’ye yakın duruşunu hiç gizlemeye gerek duymayan tarikat şeyhi Nazım Kıbrısi ve dini sohbetleri ilgiyle takip edilen Kadir Mısırlıoğlu’nun bu yöndeki videoları açık kaynaklarda mevcuttur. Hatta Mısırlıoğlu, Nazım Kıbrısi’den aktardığı haliyle Charles’ın “Kelime – i Şahadet” getirdiğini ve gizli isminin “Hüseyin” olduğunu iddia etmektedir.
CHARLES TAKİYYE Mİ YAPIYOR
Mecbur kalınan hallerde düşman tarafında görünmek ve aynen onun gibi davranmak olarak açıklanabilecek bir terim olan “takiyye”, özellikle dini cemaatler tarafından çok sık kullanılan bir yöntemdir. Asıl amacını gizlemek suretiyle güç ve kazanım edinmenin bir yoludur.
Oysaki İslam felsefesine baktığımızda, kendini Allah’a teslim ederek Müslüman olan bir kişi doğru olmakla ve ömrünü Allah yolunda harcamakla sorumludur. Esasen dünyevi hiçbir mevki, makam veya kazancın Allah sevgisi ve bağlılığının önüne geçememesi gerekir.
Bu durumda atası Edward ile oğlu Harry bile dünyevi aşk uğruna tahttan uzaklaşırken, Charles’ın uhrevi aşkla dolu olmasına rağmen tahtta ısrar etmesi biraz tuhaf kaçmaz mı? Bugün 75 yaşında olan Charles gizli dinini takiyye altında ve ıstırap içinde yaşamayı daha ne kadar sürdürebilir(?)
İNGİLİZ AKLI
İngiliz aklı, hâkim olduğu coğrafyadaki çok uluslu din ve kültürlerden beslenen ortak bir akıldır. İngilizleri farklı ve güçlü kılan da zaten bu ortak aklı geliştirebilme kabiliyetidir.
Ortak aklı kullanarak, size gelecek tepkileri azaltmanın ve hatta size karşı sempati yaratmanın en önemli yolu iletişimden geçer. Görsel – işitsel ve yazılı iletişimin geçerli olmadığı zamanlarda sözlü ve kulaktan kulağa iletişim en etkili yöntemdi. Bugün yapılan araştırmalar bile en etkili iletişimin kulaktan kulağa yapılan iletişim olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
CEMAATLER VE DİNİ TARİKATLER
Örgütlenme, insanoğlunun doğası gereğidir. Böylelikle dayanışma, paylaşma ve ortak hareket etme kültürü gelişir.
Cemaatler ve dini tarikatlar aynı zamanda devlet yöneticileri ile istihbarat örgütlerinin arayıp da bulamadığı bir şeydir. Genelde sorgulamadan kabul edilen söylemler, toplu destek veya oy verebilme imkânı ile bu sebeplerden dolayı her zaman manipülasyona açık olma durumu, üst akıllar tarafından her zaman cazip görülmüştür. Bu ilgi sadece İslami cemaat ve tarikatlerle sınırlı olmayıp, örgütlenen her insan topluluğu için mevcuttur.
Dünyanın her tarafındaki din ve inançlara olduğu gibi, İngilizlerin, Anadolu sufiliğine ilgisi ve desteği de asla bir tesadüf değildir. Osmanlı döneminden beri Anadolu’daki tarikat ve cemaatleri etkilemeyi hedefleyen İngiliz Aklının, bu konuda bir takım önemli kazanımlar elde ettiği açıkça görülebilmektedir.
GELECEK İÇİN BARIŞ GEREKİYOR
İnsan yaratılalı beri yaşanan çatışma ve savaşların insanlığı yorduğu bir gerçektir. Bugün gelinen noktada dini, siyasi veya kültürel bağları güçlendirip, karşılıklı empatiyi artıracak küresel barış projeleri ortaya atılmaktadır. Avrupa Birliği bu yöndeki en başarılı proje olarak hayatına devam etmektedir. Bunun yanında dinler arası çatışmaları azaltmayı amaçlayan ve bir zamanlar Fethullah Gülen’in ülkemiz adına öne çıkarıldığı Dinlerin Kardeşliği projesi, yerini İsrail ve Körfez ülkeleri arasında başlatılan İbrahim (Peygamber) Uyumu Anlaşmasına (Abraham Accords) bırakmıştır.
Türk Dünyası projesi bu konudaki bir diğer önemli adımdır. Fiili olmasa da kültürel işgalin veya en azından toplumsal sempa
tinin yaratılmasının yolu yukarıda da belirttiğimiz gibi, iletişimden geçmektedir. Londra Belediye Başkanı ve İskoçya Başbakanının Müslüman olmasını, İngiltere Başbakanının Sih olmasını, Charles hakkında çıkarılan ispatlanmamış “İslamla şereflenme” söylentisini tamamen dünya küresel siyaseti içinde okumak gerekiyor.
BAKIŞIMIZ DEĞİŞMELİ
Bu çerçevede, yaşadığımız iç veya bölgesel çatışma ve sorunlara da yeni bir gözle bakmanın zamanı gelmiştir. İngiliz Kralına beslediği sempatiyi yanı başındaki komşusuna neden besleyemediğini herkes bir daha düşünmelidir!Çünkü elimizde yaşayacak bir hayatımız daha yoktur, onu da huzur ve refah içinde yaşamak hakkımızdır!
patronlardunyasi.com